ŞAFAK
Şafak saymak askerlikle özdeşleşmiş ve
bana çok da sıcak gelmeyen bir fiil. Benim de şafak saymak gibi bir niyetim
yoktu zaten. Önceleri emekliliğe 4-5 yıl var diye düşünür, soranlara
yuvarlanmış, tahmini cevaplar verirdim. Sonra bir 1 Temmuz günü, "Tam 4
yıl kaldı." dediğimi hatırlıyorum. Tam kelimesi hesabı biraz daha
net yapmama neden oldu. 48 ay kalmıştı. Artık ayları sayıyordum. Sonra 40 ay,
15 gün; 39 ay 7 gün falan derken Excelde bir tablo hazırlayıp gün gün takip
etmeye döndü benim iş.
912, 911, 910 ….
Çevremdekilere de bir eğlence oldu benim
şafak işi.
“Saymakla bitmez.” diyenlere, “Sayılı gün
çabuk geçer.” demekten yorulmadım. Benim yerime sabırsızlananların aksine,
amacıma yavaş yavaş yaklaşmanın tadını çıkardım. Hatta zevk aldım.
Dört yıl önce emekli olsam Hayalbağ’a
şimdiki kadar hazır olmazdım. Ayrıkotu olmak için ayrılmak gerekliydi, yavaş
yavaş. Ayrıkotu olmak için daha kavî olmak; hayata daha bir bağlanmak; elde
ettiğiniz güç ile hayatı önemsememek; geçen günlerin değerini bilmek, ilmek
ilmek örmek gerekti Hayalbağı.
Görünüşe göre bu güne kadar tüm
seyahatlerime istediğim gibi hazırlanamadığım gibi bu yola da istediğim gibi hazırlanamayacaktım.
Ama bu hiç hazırlanamadım demek te değil tabii ki.
Zaten hayat da işte böyle bir şeydi. Hiçbir
şeyin tam olmadığı, her şeyin kalan kısmını aradığımız bir zaman dilimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder